Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Tenis Oyuncusu

Efsane Wimbledon tenis oyuncusu Arthur Ashe AIDS'den olmekteydi. Dunyanin her kosesindeki hayranlarindan mektuplar yagmaktaydi. Bunlardan bir tanesi soyle soruyordu: "Neden Tanri boylesine kotu bir hastalik icin seni secti?" Arthur Ashe buna su cevabı verdi: Tum dunyada¦ 50 milyon cocuk tenis oynamaya baslar, 5 milyon tenis oynamayi ogrenir, 500,000 profesyonel tenisi ogrenir, 50,000 yarismalara girer, 5,000 buyuk turnuvalara erisir, 50'si Wimbledon'a kadar gelir, 4'ü yari finale, 2'si finale kalir. Elimde Sampiyonluk kupasını tutarken Tanri ' ya "Neden ben?" diye hic sormadim. Ve bugun sanci cekerken, Tanri ' ya "Niye ben?" mi demeliyim?

Çamaşır

Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına "Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor." demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş. Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş. Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış "Bak" demiş kocasına "Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?'" "Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim" diye cevap vermiş kocası. Hayatta da böyle değil midir ? Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır. Birini eleştirmeden ve hemen yargılamaya başlamadan önce zihin durumumuza bakmak ve "iyi" olanı görmeye hazır olup olmadığımızı farketmek güze

Vampir Kedinin Ruhu

Batı Virginia Dağları tekin değildir. Ölmüş madenci ruhlarının dolaştığı söylenir. Kızılderili inanışına göre de iyi ve kötü sayılan ruhlar bu dağlarda yaşar. Bir çok kızılderilinin yaşadığı bölgede biri vardır ki onun Vampir Kedinin ruhunu gördüğü iddia edilir. Jinx Johnston isimli bu kızılderili öyle kötü ruhlardan pek kolay ürkecek biri değildir, ama konu Vampir Kediden açılırsa Jinx Johnstonın terlediği ve titrediği rahatlıkla görülebilir. Bugün oldukça yaşlanmış olan Jinx Johnston hikayeyi bir kez anlatmıştır ve sonra da susmayı tercih etmiştir. Kızılderili geleneğine göre kadınların ava gitmesi yasaktır. Ama kabilede bir kadın ava gitmek için ayak diremiş ve bu isteği erkeklerden asla kabul görmemiştir. Hırslı kadın isteğinden vazgeçmeyip kedilerin kürkünden yapılan bir giysiyle kendini saklamış ve avlanan erkekleri gizlice seyretmiştir. Farkedilip yalandığında ise cezası ağır olmuş ve kabileden atılmıştır. Kadın kabileden atılmış olsa da daima kabilenin yakınlarında yaşamıştır.

Gürültü

Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk birkaç haftasını huzur içinde geçirir; ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün dersten çıkan öğrenciler, yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak geçer giderler. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam buna bir son vermeye karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapının önüne çıkar onları durdurur ve, "Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün bir dolar vereceğim" der. Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve şöyle der: "Çocuklar, enflasyon beni de etkilemeye başladı. Bundan böyle size sadece g

Susmak

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, bir de sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir oda

Küçük Balık

Küçük balik yiyecek bir sey sanip hizla atildi çapariye. Önce müthis bir aci duydu dudaginda. Gümbür gümbür oldu yüregi, sonra hizla çekildi yukariya. Aslinda hep merak etmisti, denizlerin üstünü. Neye benzerdi acaba gökyüzü. Bir yanda büyük bir merak, bir yanda ölüm korkusu. "Dudagi yaniklar" denir, sanslidir onlar. Hani görüp de gökyüzünü, insani, oltadan son anda kurtulanlar. Ne çare balikçinin parmaklari hoyratça kavradi onu. Küçük balik anladi yolun sonunun geldigini. Koca denizlere sigmazdi, oysa simdi yüzerken küçücük yesil legende cansiz uzanivermis dostlarina degiyordu minik yüregi. insanlar gelip geçtiler önünden. Bir kedi yalanarak bakti gözünün içine. Yavasça karardi dünya, basi da dönüyordu. Son bir kez düsündü derin maviyi, beyaz mercani, bir de yesil yosunu. Iste tam o sirada egilip aldim onu, yürüdüm deniz kenarina. Bir öpücük kondurdum basina. Sade bir törenle saldim denizin sularina. Bir an öylece bakakaldi, sonra sevinçle dibe daldi gitti, tüm kederimi sökü

Işığı yanan ev

Misafir olduğum ev tren istasyonunun hemen yanındaydı. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak: “Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?” dedim. Hacıanne:”Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra gelecek, onu bekliyoruz” dedi. Merak ettim, tekrar sordum:”Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?” Hacıanne: “Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Geldiğinde, “ışığı yanan bir ev“ bulsun diye bekliyoruz.”

Son Yorumlar