Ana içeriğe atla

Vampir Kedinin Ruhu

Batı Virginia Dağları tekin değildir. Ölmüş madenci ruhlarının dolaştığı söylenir. Kızılderili inanışına göre de iyi ve kötü sayılan ruhlar bu dağlarda yaşar. Bir çok kızılderilinin yaşadığı bölgede biri vardır ki onun Vampir Kedinin ruhunu gördüğü iddia edilir.

Jinx Johnston isimli bu kızılderili öyle kötü ruhlardan pek kolay ürkecek biri değildir, ama konu Vampir Kediden açılırsa Jinx Johnstonın terlediği ve titrediği rahatlıkla görülebilir. Bugün oldukça yaşlanmış olan Jinx Johnston hikayeyi bir kez anlatmıştır ve sonra da susmayı tercih etmiştir.

Kızılderili geleneğine göre kadınların ava gitmesi yasaktır. Ama kabilede bir kadın ava gitmek için ayak diremiş ve bu isteği erkeklerden asla kabul görmemiştir. Hırslı kadın isteğinden vazgeçmeyip kedilerin kürkünden yapılan bir giysiyle kendini saklamış ve avlanan erkekleri gizlice seyretmiştir. Farkedilip yalandığında ise cezası ağır olmuş ve kabileden atılmıştır. Kadın kabileden atılmış olsa da daima kabilenin yakınlarında yaşamıştır.

Bir gün kabilenin çitlerle koruduğu koyunların ineklerin ağılına giren bir vahşi hayvan, koyunları, inekleri teker teker kaçırmaya başlamıştır. Kabile üyeleri, bu talihsizliğin kabileden atılan kadının uğursuzluğuna yormuşlardır. Koyunları, inekleri korumak için hemen tuzaklar kursalar, nöbete kalsalar da, zeki hayvan her seferinde bir yolunu bulmuş ve sürüden bir hayvanı kapıp götürmüştür. Ta ki Jinx Johnstonla karşılaşana dek.

Jinx Johnston o gece bir an bile gözünü kırpmamış ve vahşi hayvanı beklemeye koyulmuştur. Beklenen an gelmekte gecikmemiş, büyük bir kedi çitleri aşarak sürüye dalmıştır. Jinx Johnston kediyi kovalamaya başlamış ve ormanın derinliklerinde bir yerde onu kıstırmayı başarmıştır. Kıstırdığı yerde ise gözlerine inanamamıştır. Kedinin tılsımlı bir suyu üzerine dökerek yavaş yavaş insana dönüştüğünü görmüştür. Yavaş yavaş beliren insan silüetinden bu kişinin kabileden sürülen kadın olduğunu dolunay ışığının yardımıyla farketmiştir.

Bir anda karar verip tılsımlı suyu çekip almış ve toprağa dökmüştür. Yarı kadın yarı kedi şeklindeki yaratık kızgınlıkla bağırmış ama yavaş yavaş insanlaşan yönü tekrar kediye dönüşmüştür. Sonra da kedice çığlıklar atarak hızla oradan kaçmıştır. Ama Jinx Johnston bunun ilk ve son karşılaşmaları olmayacağını o an anlayabilmiştir. İzleyen günlerde Jinx Johnston ne zaman avlanmaya gitse ve açık arazide uyuya kalsa ya ensesinde bir ağrı ya da kulağında bir sızı ile uyanmış ve Vampir Kedi tarafından ısırıldığını farketmiştir.

Bir süre sonra Jinx Johnston artık ava gitmeye korkar olmuştur. Vampir Kedinin sıcak nefesini her an ensesinde hissetmek korkusu ile ava gitmekten vazgeçip köyde kalmaya karar vermiştir. Avcılar Jinx Johnstona dudak bükseler de Vampir Kedinin hayali Jinx Jonstonın bir an olsun gözlerinin önünden gitmemiştir.

Batı Virginia Dağları sadece ruhlarla değil, ilginç derslerle de doludur. Ava gitmek istediği için kabileden sürülen kadın, belki de öcünü böyle almış, kabilenin en savaşçı avcılarından birini avdan uzaklaştırıp kendi oturduğu minderde onu oturmaya mahkum etmiştir.

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Saçma lık bu :-D

Son Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Palyaçonun Hikayesi

Birgün bir adam doktora gitmiş ve ona çok mutsuz olduğunu ve bu durumdan kurtulmak istediğini söylemiş. Doktor da adama yolun sonunda birsirk olduğunu, oradaki paylaçonun hergün herkesi gülüp eğlendirdiğini söylemiş ve adama sirke gitmesini tavsiye etmiş.  Fakat adam doktora : "Doktor bey, işte o palyaço benim." demiş.

Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz

  Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Moliere

İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır

İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır.  Goethe

İhtiyar Adam ve Atı

Köyün birinde yaşlı ve çok fakir bir adam varmış. Ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. 'Bu at, bir at değil benim için. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış. 'Seni ihtiyar bunak! Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler. İhtiyar 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş. 'Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.' Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş... Meğer...

Işığı yanan ev

Misafir olduğum ev tren istasyonunun hemen yanındaydı. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş, sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu, geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor, ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacıanneye sıkılarak: “Anneciğim, sizin buralarda kaçta yatılıyor?” dedim. Hacıanne:”Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra gelecek, onu bekliyoruz” dedi. Merak ettim, tekrar sordum:”Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?” Hacıanne: “Hayır evlâdım, beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte, yakınlarda, ışığı yanan bir ev bulmazsa, sokakta kalır. Geldiğinde, “ışığı yanan bir ev“ bulsun diye bekliyoruz.”

Mutlu olmayı yarına bırakmak

Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer ve bilirsin o nehir asla durmaz. - Jean-Christophe Grangé

Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez

Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez. - La Fontaine

Ben Yolcuyum

Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.  Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu: "Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz, Onlar nerede?"

Karga ile Leylek

Bir gün, bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir ´yabancı´yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek... ... O kadar farklıdır ki kuşlar ihtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine. Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, birlikte yaşarlar beklenenlerin yanında tutunamayanlar.O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan. Topal kuşlar birbirlerinin ´arıza´larını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine. En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar ü...

Akıl

Bir gün ülkenin küçük kasabalarından olan Yitan'da şöyle bir haber yayılmış: - Güzel başkentimizde bir Akıl Okulu varmış. Her kim o okula giderse orada akıl öğretiliyormuş. Herkes bu haberi şaşkınlıkla birbirine anlatıyormuş. Kasabanın en zenginlerinden olan bir adam da bu haberi duyunca kahkahalarla gülmeye başlamış: - Efendim, hayatımda hiç bu kadar komik bir şey duymamıştım. Bir insan akıllıysa akıllıdır. Sonradan akıl kazanılır mı hiç? Olacak şey midir? Duyulmuş mudur? Görülmüş müdür? Bu adam çok zengin olduğu için çocuklarının hiçbirisini okutmamış. Öyle çok parası varmış ki, istese kasabanın tamamını satın alabilirmiş. Fakat çocuklarına devamlı şöyle diyormuş: - Şükürler olsun çok paramız var. Yine de paramıza para katmalıyız. Ne kadar çok kazanırsak o kadar güçlü oluruz. Çocuklarından biri ise, babasının bu düşüncesine katılmıyormuş. Devamlı: - Babacığım, okumak gibisi var mıdır? diyormuş. Bak ne çok paramız var. Ama bu parayla bilgi satın alamayız. Buna kimsenin de güc...