Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kırmızı Işık

Almanya'da bir dost ziyaretinden dönüyorduk. Arabayi ben sürüyordum. Yolun ilerisinde bir kaza oldugunu gördüm. Ne olmus diye bakarken, birden dört yol agzinda oldugumuzu fark ettim. Isik kirmiziya dönmüs ve ben geçmistim. Yapacak bir sey yoktu, olan olmustu. Duramazdim, yola devam ettim. Gece yarisindan sonraydi. Saat 2 gibiydi. Allah'tan, çevrede polis falan da yoktu. Bu olayin üstünden bir hafta kadar geçmisti. Bir mektup aldim; karakola çagiriyorlardi. Gittim. Beni bir odaya aldilar. "Bir konuda bilginize basvuracagiz. Size bir fotograf gösterecegiz. Bu araba sizin sirkete ait. Geçen hafta, su gün, saat 02:12'de su kavsakta kirmizi isikta geçerken kameraya yakalanmis. Bakin bakalim, direksiyondaki kisiyi taniyor musunuz?" Fotografa baktim, "Pek taniyamadim bu kisiyi" dedim. Bunun üzerine bir fotograf daha çikardilar. Bu benim fotografimdi. "Bu sizin fotografiniz, bunu yabancilar subesinden bulduk. Biz, otomobildeki kisi ile bu fotograftaki

Hız Limiti

Jack yavaslamadan once Takometreye bakti: Hiz limitinin 50 oldugu yerde 73 ile gidiyordu ve son dort ay icerisinde dorduncu defa polis tarafindan durduruluyordu. Bir insan nasil bu kadar sanssiz olabilirdi? Jack arabasini saga cekti. "Insallah su anda yanimizdan daha hizli bir araba gecer" diye dusunuyordu. Polis elinde kalin bir not defteri ile arabadan indi. Bob? Bu Polis Kiliseden Bob degilmi? Jack iyice arabasinin koltuguna sindi. Bu durum bir cezadan daha kotuydu. Kiliseden tanidigi bir Polis, arkadas olduguna bakmaksizin birini durduruyordu. Hemde hizli gidip, trafik kurallarini ihlal ettigi icin. "Merhaba Bob. Birbirimizi yeniden boyle gormemiz cok ilginc" "Merhaba Jack" Bob gulumsemiyordu. "Beni, karimi ve cocuklarimi gormek icin eve giderken yakaladin" ''Evet oyle" Bob umursamaz gorunuyordu. ! ; "Son gunler eve hep cok gec geldim. Cocuklarim beni uzun suredir hic gormedi. Ayrica Diana bana bu aksam Patates ve biftek yiy

Daha iyisi var mı?

Vaktiyle, görkemli bir malikanede yasayan, yasli, çok zengin bir adam varmis. Malikane, gözalici güzellikte güllerin yetistigi bir bahçenin içinde yer aliyormus. Bu yasli zenginin evine, her hafta belli bir gün, orta yasli, tatli dilli bir bohçaci kadin gelir ve yepyeni birbirinden güzel, pahali kumaslarini önce adama sonra çalisanlarina sunarmis... Bir gün yine Malikane'ye gelmis kadin yeni kumaslariyla, bekleme salonuna almislar onu... Yasli, zengin ev sahibi biraz gecikince sikilmis kadin ve duvarlarda asili fotograflari incelemeye koyulmus. Adam gelince "Beyim"demis, "gençlik fotograflariniza bakarken düsündüm de, çok ama çok yakisikliymissin. Mal mülk para desen, malum. Eee pek iyi de bir adamsin tanidigim kadariyla, o zaman niye hiç evlenip aile kurmadin be beyim?" Adam gülümsemis ve "madem garibine gitti, anlatayim" demis. "Ama önce gül bahçesine çik ve bahçemin en güzel ama en güzel gülünü getir,"demis. "Ama kapiya giderken seç,

Seçim Sizin

Yaşlı adam eşi ölünce oğlunun evine sığınmıştı. Oğul’ da, gelin’ de babayı mutlulukla karşılamıştı. Baba yaşamının sonbaharında kendisine sahip çıkılmasına sevinmiş, her gece Tanrıya verdiği bu mutluluk için dua etmişti. Bir süre sonra evin bir köşesinde kendisini sığıntı gibi hisseden, artık hiçbir ekonomik katkısı olmayan baba, gittikçe içine kapanıyordu. Bir süre sonra odasının kapısını açamaz, tuvalet dışında da odasından çıkmaz olmuştu. İştahı kesilmişti. Kendi içinde kapandıkça sağlığını da kaybeden babada unutkanlık, el koordinasyonunda bozukluk başladı. Yemek yerken üzerine dökmeye, üzüldükçe daha da kötü duruma düşmeye, yardımsız hiçbir şey yapamamaya başladı. Ama aklı ve kanayan kalbi yerli yerindeydi. Çocukların, evin derdine ek olarak çıkan kayınpeder belasına artık içerleyen gelin gittikçe daha tahammülsüzleşti. Önce suratını astı. Sonra tavır koymaya başladı. Bir gün dikildi eşinin karşısına; “ Artık bir çare düşünmeliyiz, bu böyle devam etmez” dedi. Evlat ise çok üzülüyo

Bir Japonun Tespitleri

Bir Japon, Istanbul'da gecirdigi bir haftanin sonunda fikri soruldugunda şunlari soyluyor: Turkler'in evine gittiginizde, tanimasalar da buyur ediyorlar. Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya gecmeden kimse gecmiyor. En iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemege başlamadan kimse başlamiyor. Zorla her yemekten tattiriyorlar. Siz kalkmadan kimse, evin cocugu bile sofradan kalkmiyor. Cay, kahve, meyve, ikram bitmiyor. Herkes sizi rahat ettirmek icin ugraşiyor. Kumandayi elinize veriyorlar. Sirtiniza, altiniza yastik konuyor. Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmiyor. Gitmeye yeltendiginizde bu kez birakmiyorlar. Yataklarini veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatiyor. Sonra evden cikiyorsunuz ayni adamlar 180 derece degisiveriyor. Herkes arabasini ustunuze suruyor. Arabanin burnunu cikarmazsaniz kimse yol vermiyor. Kornalar, kufurler. şerit degistirmek bile mumkun degil. Yayaysaniz isik olmayan bir gecitten mumkunu yok gecemezsiniz. Evde oyle, arabada boyl

Bakış Açısı

Arjantinli ünlü golf ustası Robert de Vincenzo, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaşmış. Kadın, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi olanaksızdı. Kadının anlattığı öykü De Vincenzo'yu çok etkilemişti, hemen cebinden bir çek defterine ve kalem çıkarttı, turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona: - 'Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın...' dedi. Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği'nin bir görevlisi yanına geldi. - 'Otoparktaki görevli çocuklar bana geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunu söylediler' dedi. De Vincenzo evet anlamında başını salladı. 'Evet' dedi

Delilik

Bir gun Delilik yakin dostlarini kahve icmek uzere evine davet etmis. Herkes gelmis. Kahveler icildikten sonra Delilik dostlarina saklambac oynamayi onermis. -Saklambac mi? O da nedir? diye sormus Merak. -Saklambac bir oyundur. Sizler saklanirken ben yuze kadar sayacagim. Saymayi bitirdigimde ilk bulacagim kisi benden sonraki ebe olacaktir. Korku ve Tembellik disindakiler Delilik'in onerisini derhal kabul etmisler. -1..., 2..., 3... diye yuksek sesle saymaya baslamis Delilik. Acelecilik, ilk buldugu yere kendini ativermis. Utangaclik, her zamanki aliskanligiyla bir agacin golgesine ilismis. Neşe, bahcenin orta yerine dogru yonelmis. Hüzün, saklanacak yer bulamadigindan aglamaya koyulmus. Kiskanclik, Basari'nin pesinden giderek yanibasindaki bir kayanin ardina siginmis. Delilik saymayi surdurmus... Umutsuzluk, Delilik'in doksan dokuza geldigini duydugunda iyiden iyiye umutsuzluga kapilmis. -YUZ ! diye haykirmis Delilik, Saklan

Son Yorumlar