Ana içeriğe atla

Kırmızı Işık

Almanya'da bir dost ziyaretinden dönüyorduk. Arabayi ben sürüyordum. Yolun ilerisinde bir kaza oldugunu gördüm. Ne olmus diye bakarken, birden dört yol agzinda oldugumuzu fark ettim. Isik kirmiziya dönmüs ve ben geçmistim. Yapacak bir sey yoktu, olan olmustu. Duramazdim, yola devam ettim. Gece yarisindan sonraydi. Saat 2 gibiydi. Allah'tan, çevrede polis falan da yoktu.

Bu olayin üstünden bir hafta kadar geçmisti. Bir mektup aldim; karakola çagiriyorlardi. Gittim. Beni bir odaya aldilar. "Bir konuda bilginize basvuracagiz. Size bir fotograf gösterecegiz. Bu araba sizin sirkete ait. Geçen hafta, su gün, saat 02:12'de su kavsakta kirmizi isikta geçerken kameraya yakalanmis. Bakin bakalim, direksiyondaki kisiyi taniyor musunuz?" Fotografa baktim, "Pek taniyamadim bu kisiyi" dedim.

Bunun üzerine bir fotograf daha çikardilar. Bu benim fotografimdi. "Bu sizin fotografiniz, bunu yabancilar subesinden bulduk. Biz, otomobildeki kisi ile bu fotograftaki kisinin ayni oldugunu düsünüyoruz? Ne dersiniz?" dediler. "Cevap vermeden önce, isterseniz avukatinizla görüsünüz" diye de eklediler. "isterseniz size prosedürü anlatalim.

Eger bu arabayi süren ben degilim derseniz, sizi mahkemeye verecegiz. Mahkeme uzmanlara basvuracak. Eger resimdeki kisi oldugunuz ispat edilirse para cezasi alacaksiniz. Bu ceza, eger arabayi sürenin siz oldugunu kabul ederseniz vereceginiz cezanin birkaç kati olacak. Bir de resmi makamlari oyalamaktan dolayi ayri bir cezaya maruz kalacaksiniz." Düsündüm.

Avukatima soracak bir sey yoktu. "Verin, bir daha bakayim fotografa" dedim. Sonra da "Evet, bu arabadaki kisi benim" dedim. Memnun oldular,"Dogru seçim yaptiniz" dediler. Yüklü bir ceza ödedim.. Ama ehliyetime el koydular. "Ne zaman alirim ehliyetimi geri?" diye sordugumda "Bizden haber bekleyiniz" dediler.


Aradan bir hafta geçti. Bir hastaneden davet aldim. Beni göz klinigine çagiriyorlardi. Gittim. Siki bir göz muayenesinden geçtim. Sonra beni bir grup doktorun karsisina çikardilar. Her biri benim raporu eline alip, "Renk körü degilsiniz. Gözünüzün saglam oldugunu biliyor musunuz? Ama kirmizi isikta geçmissiniz" dediler. Artik bana ehliyetimi geri verecekler diye düsündüm. Ama vermediler.


Aradan bir hafta, on gün geçti. Yine hastaneden bir davet aldim; bu kez psikiyatri bölümünden. Verilen tarihte hastaneye gittim. Beni bir odaya aldilar. Odada dört doktor vardi. ilk doktor, "Raporunuza bakiyorum. Gözleriniz saglammis. Ama trafik isiklari kirmiziya döndükten tam 58 saniye sonra geçmissiniz. Bunun yanlis oldugunu biliyor musunuz?" diye sordu. Ben de "Evet, yanlis bir davranis" dedim. Ayni seyi, diger doktorlar da aynen tekrarladi. Ben de "Evet, yanlis bir davranis" diye ayni cevabi verdim. Artik bana ehliyetimi geri verecekler diye düsündüm. Ama vermediler.


Aradan bir hafta, on gün gibi bir süre geçti. Bir mektupla karakola davet aldim. Gittim, sanirim artik ehliyetimi geri alacaktim. Ama düsündügüm gibi olmadi. "Sizi, trafige çikaracagiz" dediler. Bana bir program verdiler. Bu, günde iki saatlik, dört günlük bir programdi. ilk gün gittim. "Arabaya binin, sehir içinde dolasacagiz" dediler. Benimle birlikte üç kisi daha bindi arabaya. Hareket ettim. ilk trafik isiklarinda durdum. Yanimdaki görevli "Buna, trafik isigi denir. Kirmizida durulur. Sari isik, kirmiziya dönüsü gösteren uyaridir. Anladiniz degil mi?" dedi.

Ben de tekrarladim "Evet, kirmizi da durulur. Sari isik, kirmiziya dönüsü gösteren uyaridir." Isik yesile döndügünde kalktim. Görevli, "Yesil isikta da kalkilir. Degil mi?" dedi. Ben de tekrar ettim, "Evet, yesil isikta kalkilir." Yolda bir süre sonra kirmiziya dönen bir isiga rastladik. Bu kez arkadaki görevlilerden birisi, "Buna, trafik isigi denir. Kirmizida durulur. Sari isik, kirmiziya dönüsü gösteren uyaridir.

Anladiniz degil mi?" dedi. Ben de tekrarladim, "Evet, kirmizida durulur. Sari isik, kirmiziya dönüsü gösteren uyaridir." diye tekrar ettim. Bu sahneyi iki saat süresince her isikta tekrarladik. O günden sonraki üç günde de, yine arabama üç görevli bindi. Her isikta ayni sahne usanilmadan tekrarlandi. Ama sonunda ben de ehliyetimi geri aldim.

Yukaridaki öyküyü Almanya'da yasayan bir Türk isadamindan dinledim. "Sonuç ne oldu?" dedim. Çok ciddi biçimde cevap verdi, "Ben artik kirmizida hep duruyorum."

Yorumlar

Son Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Palyaçonun Hikayesi

Birgün bir adam doktora gitmiş ve ona çok mutsuz olduğunu ve bu durumdan kurtulmak istediğini söylemiş. Doktor da adama yolun sonunda birsirk olduğunu, oradaki paylaçonun hergün herkesi gülüp eğlendirdiğini söylemiş ve adama sirke gitmesini tavsiye etmiş.  Fakat adam doktora : "Doktor bey, işte o palyaço benim." demiş.

Üç Soru

Bir zamanlar bir kralın aklına şöyle bir düşünce geldi: "Eğer bir işe ne zaman başlayacağımı; kimi dinleyeceğimi ve yapmam gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilseydim, girdiğim her işi başarırdım."  Aklına böyle bir fikir düşünce, krallığın dört bir yanına, kim kendisine her iş için en uygun vakti, bu iş için en gerekli kişinin kim olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretirse ona büyük bir mükafat vereceğini ilan etti.  Bilgeler kralın huzurunda toplandı, fakat sorulara verdikleri cevaplar birbirinden tamamen farklı çıktı. İlk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin doğru vaktini bilmek için önceden günlerin, ayların, yılların yer aldığı bir takvim hazırlamak ve sıkı sıkıya buna uyarak yaşamak gerektiğini söylediler. "ancak böylece" dediler "her şey tam zamanında yapılabilir".  Diğerleri ise her hareketin doğru vaktine önceden karar verilemeyeceğini, kişinin kendisini boş eğlencelere kaptırmayıp, hep daha önce olmuş olayları iz...

Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz

  Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Moliere

Yardım

Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış. Adam bedeviyi görünce su istemiş. Devesinden inmiş ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış: “Tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!” Bu isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp, nedenini sormuş: “Eğer anlatırsan, demiş bedevi, Bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.”

Evlilik

Yeni evli bir çift vardi. Evliliklerinin daha ilk aylarinda, bu isin hiç de hayal ettikleri gibi olmadigini anlayivermislerdi. Aslinda birbirlerini sevmiyor degillerdi. Son zamanlarda o kadar sik olmasa da, evlenmeden önce sik sik birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüslerdi. Ama simdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarinda orta çapli bir kavganin çikmasina yetiyordu. Bir aksam oturup, iliskilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, bosanmayi istememekle beraber, islerin böyle gitmeyeceginin farkindaydilar. Erkek, "Aklima bir fikir geldi" dedi. "Bahçeye bir agaç dikelim ve eger bu agaç üç ay içinde kurursa bosanalim. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklimizdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayri ayri odalarda kalalim." Bu ilginç fikir kizin da hosuna gitti.Ertesi gün gidip bir meyve fidani aldilar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karsilastilar. Her ikisinin de elinde iç...

Verebileceğin en cesurca karar, kalbini ve ruhunu inciten şeyi bırakmandır

Verebileceğin en cesurca karar, kalbini ve ruhunu inciten şeyi bırakmandır. - Brigitte Nicole

İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır

İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır.  Goethe

Ben Yolcuyum

Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gitmişti.  Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sordu: "Neden hiç eşyanız yok?" dedi. "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz, Onlar nerede?"

Gerçek Sevgi

Bir gün sormuslar ermislerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle,onu yasayanlar arasinda ne fark vardir?" diye Bakin göstereyim demis, ermis. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememis olanlari çagirmis, onlara bir sofra hazirlamislamir. Hepsi oturmuslar yerlerine. Derken tabaklar içinde sicak çorbalar gelmis ve arkasindanda dervis kasiklari denilen bir metre boyunda kasikar. "Ermiş bu kasiklarin ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de sart koymus. Peki demisler ve içmeye baslamislar. Fakat o da ne? Kasiklar uzun geldiginden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar agizlarina. En sonunda bakmislar beceremiyorlar, öylece aç kalkmislar sofradan. Bunun üzerine simdi demis ermis, sevgiyi gerçekten bilenleri çagiralim yemege. Yüzleri aydinlik, gözleri sevgi ile gülümseyen insanlar gelmis oturmus sofraya bu defa. "Buyurun" deyince,her biri uzun boylu kasiklari çorbaya daldirip, sonra karsisindaki kardesine uzatarak içirmis. Böylec...

Kaşık

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.. Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşı...