Ana içeriğe atla

Kayıtlar

oyun etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Sen Uyurken

Sevgili çocuğum, seni uyurken seyretmek, nefes alışını duymak için sessizce odana girdim. Gözlerin kapalı, huzur içindesin. Sarı buklelerin melek yüzünü çerçeveliyor. Bir kaç dakika önce çalışma odamda çalışırken birdenbire içimin sıkıldığını fark ettim. Dikkatimi işime veremedim ve bu yüzden sessizce seninle konuşmak üzere odana geldim. Bu sabah, yavaş giyindiğin için sabırsızlanıp, Sana söylendim. Yemek fişini kaybettiğin için seni azarladım ve kahvaltı ederken gömleğine süt döktüğün için sana sert sert baktım.

Gürültü

Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk birkaç haftasını huzur içinde geçirir; ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün dersten çıkan öğrenciler, yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak geçer giderler. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam buna bir son vermeye karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapının önüne çıkar onları durdurur ve, "Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün bir dolar vereceğim" der. Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve şöyle der: "Çocuklar, enflasyon beni de etkilemeye başladı. Bundan böyle size sadece g

Susmak

Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, bir de sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi. Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir oda

Bencil

"Bencil "yalnız " olarak doğmuştu. Çok büyük sıkıntıları vardı yaşama gözlerini açarken. Aç , güçsüz ve çaresizdi. Lakin bunu anlatacak çok güçlü bir silahı vardı Elinde " Gözyaşları" Sadece kendini düşünmeliydi çünkü sadece o vardı ve tek başına idi. Derken önce "Şefkat " daha sonra da " Sevgi" ile tanıştı. Onu hemen kollarına almışlar, giydirip ısıtmışlar, karnını doyurmuşlar, şarkılar söyleyip uyutmuşlardı. Onun bütün kaprislerine içten bir sıcaklıkla göğüs geriyordu onlar. Birde kalplerindeki en güzel duygularla sarıp sarmalıyorlardı onu büyürken "Bencil " şımarıktı. Onu dizginleyip uslandırmak oldukça güçtü. Bu yüzden bir süre sonra "Eğitim" devreye girdi. "Bencil" oldukça asi idi. bir süre dirense de "Eğitimin " tatlı dili ve nezaketi onu gitgide eğitime doğru çekti. Ama gene de bencil arasıra ortadan kaybolup "Oyun " denen eğlenceye kendini atıyordu artık ona benzeyen diğer " Benc

İnsanlık

Okuma ve ogrenme zorlugu ceken cocuklara ozel egitim veren bir okul icin bagis toplama yemeginde, cocuklardan birisinin babasi katilimcilar tarafindan asla unutulmayacak bir konusma yapti. Okula ve kendini adamis ogretmenleri kutladiktan sonra soyle bir soru sordu: "Disardaki etkenler tarafindan etkilenmedikce doga her seyi mukemmel bir sekil ve sirada yapiyor. Ama yine de oglum Shay, diger cocuklarin ogrendikleri gibi ogrenemiyor. Diger cocuklarin anlayabildikleri gibi anlayamiyor. Oglumda dogal olmasi gerekenler seyler nerede?" Bu soru karsisinda dinleyiciler sessiz kaldilar. Baba devam etti. "Ben inaniyorum ki, dunyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir cocuk geldiginde, gercek insan dogasi kendini gosterme firsatini buluyor ve bu da insanlarin o cocuga davranis sekillerinde kendini gosteriyor." Ve sonra asagidaki hikayeyi anlatmaya basladi: Shay ve babasi bir gun parkta Shayin tanidigi birkac cocugun baseball oynadiklarini gorduler. Shay sordu, "Acaba

Çanta

Genc yonetmen yeni filmi icin yuzu duzgun, kamera karsisinda rahat, dus gucu geliskin bir kadin oyuncu ariyordu.Gazeteye ilan vererek adayları davet etmisti. Gun boyu pes pese girdigi mulakatlardan yorgundu. O, kendine yeni bir kahve koyarken, siradaki oyuncu adayini iceri aldilar. Alimli genc kiz, yuzunde merakli bir tebessumle deneme kamerasinin karsisına oturdu ve yonetmenle sohbete basladi. Adi Emile Muller'di. Kisa hasbihalden sonra yonetmen degisik bir sey denemis olmak icin "Cantanizi acip bana icindekileri birer birer anlatir misiniz?" dedi. Genc kiz arkadaki cantaya uzandi. Fermuvarini acti. Once eline gelen iri kirmizi elmayı cikarıp anlatti: "Bu elmayi sabah tezgah basinda meyvelerini parlatirken gordugum manav hediye etti. Cok istahli bakmis olmaliyim." Sonra bir kitap cikardi. Henuz kitabın ilk sayfalarında oldugunu ve okudugu satirlardan cok etkilendigini anlattı. Romanin bas kahramaninin dalaverelerinden soz etti. Ardından bir gazete cikardi: Is a

Çikolata Parası

Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. "Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, bir de sinirlenmişti. Alaycı bir ses tonuyla : - Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu. - Hayır çikolata parası lazım! Bülent'in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü. - Niye, siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz? - Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız. Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı. - Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız? - Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim. - Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?

Delilik

Bir gun Delilik yakin dostlarini kahve icmek uzere evine davet etmis. Herkes gelmis. Kahveler icildikten sonra Delilik dostlarina saklambac oynamayi onermis. -Saklambac mi? O da nedir? diye sormus Merak. -Saklambac bir oyundur. Sizler saklanirken ben yuze kadar sayacagim. Saymayi bitirdigimde ilk bulacagim kisi benden sonraki ebe olacaktir. Korku ve Tembellik disindakiler Delilik'in onerisini derhal kabul etmisler. -1..., 2..., 3... diye yuksek sesle saymaya baslamis Delilik. Acelecilik, ilk buldugu yere kendini ativermis. Utangaclik, her zamanki aliskanligiyla bir agacin golgesine ilismis. Neşe, bahcenin orta yerine dogru yonelmis. Hüzün, saklanacak yer bulamadigindan aglamaya koyulmus. Kiskanclik, Basari'nin pesinden giderek yanibasindaki bir kayanin ardina siginmis. Delilik saymayi surdurmus... Umutsuzluk, Delilik'in doksan dokuza geldigini duydugunda iyiden iyiye umutsuzluga kapilmis. -YUZ ! diye haykirmis Delilik, Saklan

Her tercih başka bir şeyden vazgeçmekmiş

Enstrüman seçmek için bir karar almam gerekiyordu. Ya keman çalacaktim, ya piyano; ya flüt çalacaktim ya da akordeon... Olmadi, hepsini istedim, hiçbirinden vazgeçemedim. Yillar geçtikten sonra her enstrumani iyi çalabiliyorum; ama hiçbirinde virtüöz degilim. Bir enstrümanla isim yapamadim. Ne kemanla taninan bir eserim var, ne de piyanoyla.. Bütün enstrumanlari iyi çaliyorum, ama kimse tanimiyor beni. Basarili olmak için her sey degil, bir sey lazimmis. Basari bir verismis; bir seyi alabilmek için birseyi vermek, digerlerinden vazgeçmek gerekiyormus. Keske kemani seçseydim ve digerlerinden vazgeçseydim. Karima da hayati zindan ettim, sevgililerime de... Hiçbirinden vazgeçmedim. Yani... Evlilik sadece birisi için karar almak ya, digerlerinden vazgeçmek... Iste evlenirken ben bunu anlamadan evlenmisim. Evlendikten sonra baska kadinlarin da oldugu bir hayati yasamaya devam ettim. Içlerinden bazilarini daha çok sevdim; ama ne onlardan birinde, ne de karimda karar kilabildim. Yillar sonra

1000 Misket Teorisi

Genc adam yoğun iş temposundan iyice bunalmıştı. Vakit akşama yaklaşıyordu, ama mesai kavramına çok yabancı oldugu icin evine ne zaman gidecegi belli değildi. Basını iki elinin arasina aldı, gözlerini sıkıca kapadı. Çok para kazanıyordu. Yoneticiydi, bircok insanın imrenerek baktıgı bir konumdaydı. Ama yaşadıgı hayatı hayat olarak görmüyordu. "Bu ne bicim hayat böyle!" diye söylendi kendi kendine Hafta sonlarında dahi evine gidemiyordu. Toplantılar, iş seyahatleri,yazısmalar ve koşuşturmacayla gecen bir hayat. Ailesine,çocuklarına vakit ayıramıyordu. Pek cok yakın dostunun adını dahi unutmuştu.Bu karamsarlık icinde kıvranırken, bir den çekmecesindeki kücük radyosu aklına geldi. Radyoyu açtı. Yayınlanan muzik parcasi ile biraz rahatladıgını hissetti. Müzigin ardından yaslı bir adamın konusmasıyla gayri ihtiyari radyoyu kapatmak istedi. Ama birden durdu. Ilginç bir teoriden bahsedecegini soylüyordu yaslı adam. "BİN MİSKET TEORİSİ"ni anlatacaktı. Merakla dinlemeye bas

Son Yorumlar