Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Marangoz

Yeterince yaşlanmış olan marangoz artık emekli olmaya hazırdı, artık ayrılmak ve karısıyla birlikte, kendisine daha çok zaman ayıracağı bir hayat sürmek istiyordu, bu düşüncelerini patronunada açtı. Maaşının eksikliğini belki hissedecekti ama emekli olmaya da ihtiyacı vardı. İdare edebilirlerdi. Müteahhit, böyle iyi bir çalışanının işten ayrılmasına üzülmüştü, ondan işi bırakmadan evvel tek bir ev daha yapmasını rica etti. Marangoz bunu kabul etti, fakat bir müddet sonra çok ta istekli olmadığı açıkça farkedilmeye başladı. Kalitesiz malzemeler kullanarak gelişigüzel bir iş çıkardı. Böylesi iyi bir kariyerin bu şekilde noktalanması üzüntü vericiydi doğrusu. Marangoz işini bitirdiğinde, patron geldi, evi gezip gördü, anahtarları marangoza uzattı ve "Al burası senin evin, bu benim sana hediyem," dedi.

Basit

Bir ormanda iki kisi agaç kesiyormus. Birinci adam sabahlari erkenden kalkiyor, agaç kesmeye basliyormus, bir agaç devrilirken hemen digerine geçiyormus. Gün boyu ne dinleniyor ne ögle yemegi için kendine vakit ayiriyormus. Aksamlari da arkadasindan bir kaç saat sonra agaç kesmeyi birakiyormus. Ikinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya basladiginda eve dönüyormus. Bir hafta boyunca bu tempoda çalistiktan sonra ne kadar agaç kestiklerini saymaya baslamislar. Ikinci adam çok daha fazla agaç kesmis. Birinci adam öfkelenmis: "Bu nasil olabilir? Ben daha çok çalistim. Senden daha erken ise basladim, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla agaç kestin. Bu isin sirri ne?" Ikinci adam yüzünde tebessümle yanit vermis: "Ortada bir sir yok. Sen durmaksizin çalisirken, ben arada bir dinlenip baltami biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok agaç kesilir."

Kahvaltı

Yaşlı bir adam, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar ama biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı adam huzursuzlanmış, acelesi olduğunu istemediğini söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuş. Adamcağız da 'Karım huzur evinde kalıyor her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geçkalmak istemiyorum' demiş. "Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde" demiş hemşire. Adam üzgün bir ifade ile 'Ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor' demiş. Hemşireler hayretle 'Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz' demişler. Adam buruk bir sesle 'Ama ben onun k

Zenginlik

Zamanın birinde bir hükümdar varmış, Zenginliği tüm dünyaca bilinirmiş. Hükümdar her gittiği yere hazinesinin bir bölümünü götürür ve bunları sergilemekten büyük onur duyarmış. Etrafında bir sürü insan olmasına rağmen, hükümdarın en çok güvendiği ve yegane dostu bir bilge kişi varmış. Bir gün otururlarken, hükümdar bilge kişiye şöyle bir soru sormuş: - " Sen ki göğün gizemine ermiş, bilime yön vermiş bir adamsın. İnsanlar ister hükümdar kadar güçlü, ister savaşçılar kadar onurlu olsun sana danışır ve ağzından çıkacak bir sözü beklerler. Şimdi senin gibi bilge bir adamın fikrini merak etmekteyim, benim hükümdarlığım ve servetim hakkında ne düşünüyorsun?" Bilge bu soru karşısında hükümdarın gözlerinin içine bakarak şu sözleri söylemiş: - " Diyelim ki hükümdarım uçsuz bucaksız kızgın bir çöldesiniz. Ölmemek için, size uzatacağım bir bardak suya servetinizin yarısını verir miydiniz?" - " Verirdim tabii." - "Zaman geçti diyelim ki susuzluğunuz arttı, size

Dondurmacı

Arkadaşım Gayle dört yıldan bu yana kansere karşı yaşam mücadelesi veriyordu. Diğer arkadaşlarımla birlikte onu ziyarete gittiğim bir gün çocukluk düşlerimizden söz ediyorduk. Gayle başını pencereye doğru çevirdi. Gözleri çok uzaklarda, sesi sitem dolu “Ben, kumandalı, kırmızı bir oyuncak arabamın olmasını isterdim hep, ama doğum günümde ne istediğimi söylersem; dileğimin gerçekleşmeyeceği korkusuyla hiç kimseye söyleyememiştim bunu. Bu nedenle de asla radyolu, kırmızı bir oyuncak arabam olmadı.” dedi. Gayle’i ziyaretimden bir kaç gün sonraydı. Çok sevdiğim dondurmayı almak için sırada beklerken birden dondurmacının vitrinindeki kırmızı oyuncak arabayı gördüm. Yanına da bir not iliştirilmişti: "Dondurmanızı alırken vereceğimiz kuponu doldurmayı unutmayın, belki de çekiliş sonunda bu kumandalı araba sizin olabilir." Hemen Gayle’in sözleri geldi aklıma. Bir kaç hafta boyunca sürekli dondurma alıp, verdikleri kuponları doldurdum. Hiç bir çekilişte de kazanamadım. Bu kırmızı arab

Destek

Kadin her sabah oldugu gibi o günde beyaz degnegi ve el yordami ile otobüse binmisti. Soför: -Soldan üçüncü sira bos hanimefendi, dedi. Kadin 32 yasinda güzel bir bayandi ve esi oldukça yakisikli bir deniz subayi idi. Bundan bir kaç ay önce yanlis bir teshis sonucu gerçeklestirilen ameliyatla gözlerini kaybetmisti genç kadin ve asla göremeyecekti. Kocasi ameliyattan sonra aci gerçegi ögrenince yikilmis ve kendi kendine bir söz vermisti. Asla karisini yalniz birakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayaklari üzerinde durana kadar cesaret verecekti. Günler geçiyordu. Kadin her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdigi kocasina yük oldugunu düsünüyordu. Esinin bu içine kapanik,karamsar hali kocayi çok üzüyordu. Bir an önce bir seyler yapmasi gerekiyordu, karisi günden güne kendi içine kapanik dünyasinda kayboluyordu. Bütün gün düsündü koca, nasil yardim edebilirim güzeller güzeli esime diye. Birden aklina esinin eski isi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona

Tohum

Bir zamanlar, Uzak Doğu'da, artık yaşlandığını ve yerine geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator varmış. Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine; kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş. Bir gün, ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve: "Artık tahttan inip yeni bir imparator seçme vakti geldi. Sizlerden birini seçmeye karar verdim." demiş. Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş: "Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum. Ama bu çok özel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz. Sizi, yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip, birinizi imparator seçeceğim." Saraya çağırılan gençlerin arasında Ling adında biri de varmış. O da diğerleri gibi tohumunu almış. Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş. Sonra birlikte dikkatlice

Son Yorumlar