Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yoldan Güzel Geçmek

Bir kral halki için genis bir yol yaptirmaya karar verdi. Yapimi tamamlanan yolu halka açmadan önce, hatırlarda kalacak bir yarisma düzenlemeyi istiyordu. Isteyenin bu yarismaya katilabilecegini ilan ettikral, yoldan en güzel geçecek kisiyi belirleyecegini söyledi. Yarisma günü, insanlar akin ettiler. Bazilari en güzel arabalarini, bazilari en güzel elbiselerini getirmisti. Kadinlardan kimileri saçlarini en güzel biçimde yaptirmisti, kimi de yanlarinda en güzel yiyecekleri getirmisti. Gençlerden bazilari spor kiyafetler içinde yol boyunca kosmaya hazirlaniyordu. Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanina döndüklerine hepsi ayni sikayette bulundu; Yolun bir yerinde büyükçe bir tas ve moloz yigini vardi ve bu moloz yigini yolculugu zorlastiriyordu. Günün sonunda yalniz bir yolcuda bitis çizgisine yorgun argin ulasti. Üstü basi toz, toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygiyla yönelerek, altınla dolu bir torba uzatti ve: "Yolculugum sirasind

Fark Edilmez

Bir zamanlar, komşu iki ülke amansız bir rekabete tutuşmuştu. Ülkelerden birinin halkı, karşı tarafa kendi ülkelerinin zenginliğini kesin bir şekilde göstermek istiyordu. Kolay, ama etkileyici bir şey yapılmalıydı; bunun için şehrin ortasına büyük bir havuz yapılmasina karar verildi. Gece herkes bir kova süt getirecek ve bu havuza dökecekti. Herkese bu fikir cazip gelmişti. Herkes, kararlaştırılan gece götürdüğünü havuza boşalttı. Ne var ki, sabah olduğunda, ortada içi süt ile değil, dupduru su ile dolmuş bir havuz vardi. Çünkü herkes, ayni sekilde düsünmüstü: Bu kadar insan içinde yalnız ben, süt yerine bir kova su döksem ne fark eder ki? Kim fark eder ki ? Bilge, kitabinda bu olayı anlattiğı sayfaya kendi notunu da düşmüştü : Hayatın içinde, "fark etmez" veya "fark edilmez" denilen hiçbir şey yoktur.

Hayatın İyi Tarafı

Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu birşey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile, "Bu adam, bu halde nasıl bu kadar iyimser olabiliyor" diye. Birisi nasıl olduğunu sorsa, "Bomba gibiyim" diye yanıt verirdi hep... "Bomba gibiyim". Jerry bir doğal motivasyoncuydu. Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı. Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni. Bir gün Jerry'ye gittim; "Anlamıyorum" dedim, "Nasıl oluyor da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun, nasıl başarıyorsun bunu?". "Her sabah kalktığımda kendi kendime, Jerry bugün iki seçimin var, Havan ya iyi olacak ya kötü derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var; Kurban olmak ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi

Rüya Tabircisi

Padişah, bir gece rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü, yemek bile yiyemez hale geldiğini görür. Sıkıntı içinde uyanır. Vezirini çağırıp sarayın rüya tabircisinin hemen huzuruna getirilmesini buyurur. Uyku sersemi tabircibaşı yanına gelince, padişah düşünü anlatıp sorar: "Tabircibaşı, bu rüya hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir, hele bir söyle." Tabircibaşı biraz düşünür; sonra utana sıkıla: "Şerdir, Padişahım" der. "Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki, tüm yakınlarınızın gözlerinizin önünde birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz." Bir an sessizlik olur; ardından padişah kükrer: "Tez atın şunu zindana, felaket habercisi olmak neymiş öğrensin!" Tabircibaşı, yaka paça götürülüp zindana atılır. Padişah bir başka tabircinin bulunmasını emreder. Huzura getirilen ikinci tabirciye de rüyasını anlatıp sorar: "Hayır mıdır, şer midir?" der. İkinci tabirci de önce biraz düşünür; ama sonra yüzü aydınlanır: "Hayırdır,

Kurbağa Misali

Günlerden bir gün kurbağa yarışı düzenlenmiş!!! Hedef yüksek bir kulenin tepesiymiş... kalabalik onlari görmek ve alkişlamak için toplanmiş. Yariş başlamiş aslinda kimse onlarin tepeye varacaklarina inanmiyormuş... ve şöyle konuşuyorlarmiş aralarinda ; « boşuna !!! nasil olsa başaramayacaklar... » kurbağalar yavaş yavaş cesaretlerini kaybetmeye başlamişlar yalniz bir tanesi bütün gücüyle tirmanmaya devam ediyormuş... ve insanlar konuşmaya devam ediyorlarmiş « hakikaten yazik !!! nasil olsa tepeye varamayacaklar !... » ve kurbağalar yenilgiyi kabullenmek zorunda kalmişlar...bir tanesi hariç ! o, bütün koşullara rağmen devam ediyormuş...... sonuçta, o bir tanesi hariç,hepsi yarişi terk etmişler... o ise kulenin tepesine tek başina çikabilmiş... herkes şaşkinlik içinde bunu nasil başardiğini merak etmiş ! içlerinden bir tanesi ona yaklaşip bu yarişi nasil tamamladiğini sormuş... ve görmüş ki....... o sağirmiş !!! ...siz siz olun negatif duygular taşima alişkanliği olan insanlari dinlemeyi

Akıl ve Para

New York'ta bir bankanin onunde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hizli adimlarla bankaya girdi ve onune cikan ilk gorevliye, bireysel kredi icin basvuruda bulunmak istedigini soyledi. Gorevli onu, musteri temsilcisine goturdu. Adam, cok acele bir is icin Avrupa'ya gitmek zorunda oldugunu ve bu nedenle bir hafta vadeli bes bin dolar krediye ereksinim duydugunu soyledi. Musteri temsilcisi kisa bir arastirma yaptiktan sonra dondu. "Ticari ve mali sicilinizi inceledik. Bu krediyi almaniz icin bir engeliniz yok" dedi ve ekledi: - Fakat bir konuyu belirtmeliyiz. Bizim bankamizla daha once hic calismamissiniz. Banka olarak sizi resmen tanimiyoruz. Bu nedenle, soz konusu krediyi verebilmemiz icin karsiliginda sizden bir teminat almak zorundayiz. Adam cebinden Rolls Royce'un anahtarini cikardi, bankanin musteri temsilcisine uzatti: "Cok acelem var, ucaga yetisecegim, kapidaki Rolls Royce'umu teminat olarak alabilirsiniz" dedi. Kredi islemler

Eldiven

Arenada, butun sovalyelerin asik oldugu ve evlenmek istedigi harikulade guzel prenses kral babasiyla birlikte oturuyor, cevreleri genc ve yakisikli sovalyelerle dolu, hepsi bir kucuk tebessum icin bekliyorlar. Borazanlar caliniyor ve aslanlar cikiyorlar arenaya, kocaman yeleleri, gergin belleri, iri penceleriyle kukreyerek dolasiyorlar. Prenses zarif ellerini saklayan uzun eldivenlerden birini cikartip aslanlarin arasina atiyor. -Kim eldivenimi alip bana getirirse onunla evlenecegim. Muthis bir sessizlik oluyor, bir anda herkes susuyor. Bir sovalye digerlerinden ayriliyor, tas merdivenlerden agir agir inmeye basliyor, parlak cizmelerinin cikardigi adim sesleri tek tek duyuluyor. Arenaya giriyor, aslanlar hareketsiz ve saskin, bu cesur sovalyeye bakiyorlar, o hicbirine aldirmadan eldiveni aliyor, gene adim sesleriyle tas merdivenleri cinlatarak cikiyor. Eldiveni prensesin kucagina biraktiktan sonra, kendisine hayranlikla donen prensese bir kez bile bakmadan yuruyup gidiyor. Nietzsche &q

Son Yorumlar