Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Direnç Kaybı

Sabah sol gözümde bir agri ve biraz kanla uyandim. Ögleden sonra solugu doktorda aldim. Dünya tatlisi bir doktor. Ilk bakista çözdü derdimi. "Direnç kaybina bagli iltihaplanma..." "Sorun gözünde degil aslinda..." dedi doktorum. ".... baktigin yerde .....Hep karanliga bakmaktan feri sönmüs gözlerinin. Yilgin düsmüssün. Yorgunluk mikrobu, seni gözünden vurmus". Bu teshisin ardindan öyle bir reçete yazdi ki dostlar basina: "Pozitif düsüneceksin. Hayata simsiki sarilacaksin. Isinden kafani kaldirip sevdiklerinle vakit geçireceksin. Kendine yeni heyecanlar yarat. Sev, ki hücrelerin yenilensin. Sana enerji vermeyecek hiç kimseyle de birlikte olma..." CAN DÜNDAR

Kişilik

Yıl 1982 ... Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nun 2. sınıf öğrencileri, Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor. Sınıf, öğrencilerin patırtısıyla yıkılıyor... Sert görünümlü hoca kapıda belirir. Sınıfa kızgın bir bakış atıp kürsüye geçer. Tahtaya ‘ Bakın’ der. ‘ Bu kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey…’ 1 kocaman bir (1) rakamı çizer. Sonra (1)’in yanına, ‘ Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar.’ Bir (0) daha… ‘ Bu tecrübedir. (10) iken,(100) olursunuz.’ 10 100 bir (0) koyar. Sıfırlar böyle uzayıp gider : Yetenek... Disiplin... Sevgi… Eklenen her yeni (0)’ın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatır hoca… Sonra, eline silgiyi alıp, en baştaki (1)’i siler. Geriye bir sürü sıfır kalır. Ve hoca yorumu patlatır : ‘ kişiliğiniz yoksa, öbürleri sıfırdır ! ‘ 000000

Üç Heykel

İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver." Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri b

Kumdan Kale

Bir yaz günü, plajda oturuyor, kumlarla oynayan iki çocuğu seyrediyordum. Her ikisi de, deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için beraberce harıl harıl çalışıyorlardı. Kale neredeyse tamamlanmışken , büyük bir dalga gelip kaleyi bozdu. Her şey, bir anda ıslak bir kum yığınına dönüşmüştü. Bütün uğraşlarının bir anda gözlerinin önünde yok olduğunu gören çocukların göz yaşlarına boğulmalarını bekliyordum. Ama çocuklar beni şaşırttı. Ağlamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutuştular ve gülerek kıyıdan biraz daha uzaklaşıp yeni bir kale yapmaya giriştiler. Çocukların , o anda bana önemli bir ders öğrettiklerini fark ettim. Yaşamımızdaki her şey, yaratmak için üstünde çok zaman ve enerji sarf ettiğimiz her karmaşık yapı , aslında kumdan yapılmışlardır. Sadece başka insanlarla kurduğumuz ilişkiler ayakta sağlam kalabilir. Er ya da geç, bir dalga gelip, kurmak için yoğun çaba sarf ettiğimiz çalışmaları anında yıkabilir. Böyle bir durum karşısında, sad

Bakış Açısı

Iki sapka üreticisi sirket ise yeni aldiklari iki pazarlamaci delikanliyi Afrikaya göndermisler. Birinci delikanli kisa süre sonra merkeze su mesaji göndermis : -Burada kimse sapka giymiyor. Satis olasiligi yok.? ikinci delikanlinin mesaji söyleymis : -Burada kimsenin sapkasi yok. Satis imkani çok...?

Hazır Cevap

Sokrates... Filozof Sokrates ve esi bir turlu iyi gecinemezlermis. Bir gun esi Sokrates'e verip veristirmis, agzina geleni soylemis. Bakmis kocasi hicbir tepki gostermiyor, bir kova suyu alip basindan asagi bosaltmis. Sokrates: "Bu kadar gök gurultusunden sonra bir sagnak zaten bekliyordum" demis. Shaw ve Churchill... Bernard Shaw ile Churchill hic gecinemez ve sik sik birbirlerini ignelermis. Bernard Shaw, oyununun ilk gecesinde, oyuna Churchill'i davet etmiş ve iki davetiyeye de bir pusula ilistirmis: "Size iki davetiye gonderiyorum. Bir dostunuzu alip gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa." Churchill lâfın altında kalır mi, hemen cevap gondermis: "Maalesef o gece baska bir yere soz verdigim icin oyununuzu seyretmeye gelemeyecegim. Ikinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece oynarsa." Eflatun... Bir gun Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamis ve siddetle azarlamis. Talebesi: "Iyi ama ben cok az bir parasina oynuyordum&

Oğlum ve Ben

Bir gün, çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde, yetişmem gereken uçaklar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm. Ben uzaklardayken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle. Ve biraz büyüdüğünde, "Senin gibi olmak istiyorum baba" demeye başladı. "Ben de büyüyünce senin gibi olacağım." İşyerine telefon açıp, "Baba, eve ne zaman geleceksin?" diye sorardı ikide bir. "Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel bir vakit geçireceğimizden emin olabilirsin."Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum on yaşına geldi. Ona güzel bir top aldım. "Top için teşekkürler baba!" dedi, "Haydi oynayalım." "Bu hafta sonu tamamlamam gereken isler var" dedim. "Bugün olmaz, haftaya, tamam mı?" "Tamam" dedi, fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi. "Büyüyünce baba" dedi, "ben de senin gibi olmak istiyorum." Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum önce ilkokuldan, sonra liseden, sonra üniversiteden mezu

Son Yorumlar