Ana içeriğe atla

Kayıtlar

fener etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Martılar

Bundan yüzyıllar önce deniz aşırı, çok güzel bir ülke varmış. Tabi her masalda olduğu gibi bu masalda da o ülkenin bir kralı ve tabii ki bir de prensesi varmış. Prenses dünyalar güzeli bir kızmış. Kralın emri ile her gün prenses dolaşmak için saray muhafızları ile birlikte sarayın dışına çıktığında ona bakmak yasakmış. Halk onun dolaşmaya çıktığı ilan edildiğinde eğilir ve gözlerini kapatır, ya da evlerine kaçışırmış. Onu görmenin bedeli ölümle cezalandırılırmış. Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında. Fakir bir köylü delikanlı iradesini yenememiş ve yavaşça başını kaldırıp prensese bakmış ve başını kaldıran fakir delikanlı ile prenses o anda göz göze gelmişler. Tabii ki. Tahmin edeceğiniz gibi fakir delikanlı pensese inanılmaz bir aşkla tutulmuş. Prensesin de o derin bakışlarının boş olmadığını düşün en fakir delikanlı günlerce uyuyamamış ve ölümü bile göze almak pahasına, prensesi bir kere daha görmek için uğraşmış durmuş. Bu arada fakir delikanlıya da tutulan güzel

İki Sevgili

Heybeliada'daki Deniz Okulu'ndan mezun olan Ismail Türe, kendi gibi Gelibolulu olan bir genç kizakaptirir gönlünü. Iki sevgili parmaklarina nisan yüzügü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler. Ismail Türe denizaltida muhabere subayi olarak görevlidir çünkü. Üstegmenin aklina harika bir fikir gelir; nisanlisina isikli mors alfabesini ögretecek, Çanakkale'den geçis yapacaklari geceyi planli oldugu için önceden bildirecek ve böylelikle haberleseceklerdir. Bogazi yüzeyden geçmekte olan denizaltinn kulesindeki denizciler sigara içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarindan birinin heyecanli oldugu her halinden belli olmaktadir. Gelibolu kiyilarina geldiklerinde, karanlik içindeki evlerden birinden bir el fenerinin yanip söndügü görülür: "Seni seviyorum..." Arkadaslari gülümseyerek Ismail Türe'ye bakarken, genç asik elindeki fenerle sevgilisine karsilik vermektedir... Bu olaydan sonra iki sevgilinin aski düsmez olur denizalticilarin dillerinden. Herkes,

Denizaltı

Heybeliada'daki Deniz Okulu'ndan mezun olan Ismail Türe, kendi gibi Gelibolulu olan bir genç kizakaptirir gönlünü. Iki sevgili parmaklarina nisan yüzügü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler. Ismail Türe denizaltida muhabere subayi olarak görevlidir çünkü. Üstegmenin aklina harika bir fikir gelir; nisanlisina isikli mors alfabesini ögretecek, Çanakkale'den geçis yapacaklari geceyi planli oldugu için önceden bildirecek ve böylelikle haberleseceklerdir. Bogazi yüzeyden geçmekte olan denizaltinn kulesindeki denizciler sigara içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarindan birinin heyecanli oldugu her halinden belli olmaktadir. Gelibolu kiyilarina geldiklerinde, karanlik içindeki evlerden birinden bir el fenerinin yanip söndügü görülür: "Seni seviyorum..." Arkadaslari gülümseyerek Ismail Türe'ye bakarken, genç asik elindeki fenerle sevgilisine karsilik vermektedir... Bu olaydan sonra iki sevgilinin aski düsmez olur denizalticilarin dillerinden. Herkes,

Kapı

19'uncu yüzyılın büyük İngiliz ressamlarından William Holman Hunt'ın, bir bahçeyi anlatan tablosu Londra Kraliyet Akademisi'nde sergileniyordu. Hunt'ın "Evrenin Işığı" adını verdiği bu tabloda gece elinde bir fenerle bahçede duran filozof görünüşlü bir adam vardı. Adam, öteki eliyle bir kapıyı vuruyor ve içeriden sanki bir yanıt bekliyormuşcasına duruyordu. Tabloyu inceleyen bir sanat eleştirmeni Hunt'a döndü: "Güzel bir tablo doğrusu, ama anlamını bir türlü kavrayamadım" dedi."Adamın vurduğu kapı hiç açılmayacak mı? Ona kapı kolu çizmeyi unutmuşsunuz da..." Hunt gülümsedi. "Adam sıradan bir kapıya vurmuyor ki..." dedi ve tablosunun anlamını açıkladı. "Bu kapı, insan kalbini simgeliyor. Ancak içeriden açılabildiği için dışında kola gereksinim yoktur..." Ayrıca, önemli olan bu kapı açıldıktan sonrası....!!!..... Kapının sana her zaman açık olabilmesini sağlayabilmek...

Son Yorumlar