Ana içeriğe atla

Proje

Greater Idobo Falls Bilim Fuarında bir lise öğrencisi, yöre halkını,hazırladığı bir projeyi imzalamaya davet etti. Delikanlı, "dihydrogenmonokside" adlı maddenin kullanımının tümüyle yaaklanmasını,buna olanak olmayan durumunda ise maddenin, çok sıkı biçimde denetlenmesini istiyordu.Söz konusu maddenin zararlarını, duvarlara astığı afişte açıklıyordu:

1. yoğun terleme ve kusmalara neden olabilir.

2. doğaya büyük zarar veren asit yağmurlarının ana unsurudur.

3. gaz biçimine dönüşmüş durumuyla, çok ciddi yanıklara neden olabilir.

4. kazara solunması, ciğerler dolması, ölüme yol açar.

5. erozyonun önemli bir nedenidir.

6. otomobil frenlerinin etkinliğini azaltır.

7. ölümcül kanser tümörlerinin tümünün içinde bulunduğu saptanmıştır.

Bir saat içinde tam 50 kişi, delikanlının kampanya açtığı bölümü gezdi. 43 kişi, bu maddenin yasaklanması isteğini şiddetle desteklediklerini bildirdi. 6 kişi kararsız kaldı. Yalnızca 1 kişi yasaklanması istenen "dihydrogenmonokside"in H2O olduğunu, yani canlı yaşamın can damarı "su" dan başka birsey olmadığını söyledi.

Delikanlının projesi "ne kadar kolay aldatılabiliyoruz" konulu yarışmanın 1.si ilan edildi. Delikanlı "kolayca saptırılmış, ama bilimsel tümcelerle kişilerin nasıl yanlış koşullandırılabildilerini göstermek istedim" dedi.

Yorumlar

Son Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Avucunuzdaki Kelebek

Ahmet Serif Izgoren'in, "Avucunuzdaki Kelebek" isimli kitabindan; Vehbi Koç, oglu Rahmi Koç'a iki mektup verir; 'birini ben olunce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsin' der. Vefat ettiginde Rahmi Bey ilk mektubu açar. Mektupta, 'Oglum, senden tek bir istegim var; beni çoraplarimla gomsunler'.

Kahve Patates ve Yumurta

Bir zamanlar, her seyden sürekli sikayet eden; her gün hayatinin ne kadar berbat oldugundan yakinan bir kiz vardi. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savasmaktan, mücadele etmekten yorulmustu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çikiyordu karsisina. Genç kizin bu yakinmalari karsisinda, meslegi asçilik olan babasi ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfaga götürdü. Üç ayri cezveyi suyla doldurdu ve atesin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya baslayinca, bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve ekirdeklerini koydu. Daha sonra kizina tek kelime etmeden, beklemeye basladi. Kizi da Hiçbir sey anlamadigi bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karsilasacagi seyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabirsizdi ki, sizlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya basladi. Babasi onun bu israrli sorularina cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altindaki atesi kapatti. Birinci cezveden patatesi çikardi ve bir tabaga koy

Palyaçonun Hikayesi

Birgün bir adam doktora gitmiş ve ona çok mutsuz olduğunu ve bu durumdan kurtulmak istediğini söylemiş. Doktor da adama yolun sonunda birsirk olduğunu, oradaki paylaçonun hergün herkesi gülüp eğlendirdiğini söylemiş ve adama sirke gitmesini tavsiye etmiş.  Fakat adam doktora : "Doktor bey, işte o palyaço benim." demiş.

Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz

  Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Moliere

İhtiyar Adam ve Atı

Köyün birinde yaşlı ve çok fakir bir adam varmış. Ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. 'Bu at, bir at değil benim için. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış. 'Seni ihtiyar bunak! Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler. İhtiyar 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş. 'Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.' Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş... Meğer

Üç Soru

Bir zamanlar bir kralın aklına şöyle bir düşünce geldi: "Eğer bir işe ne zaman başlayacağımı; kimi dinleyeceğimi ve yapmam gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilseydim, girdiğim her işi başarırdım."  Aklına böyle bir fikir düşünce, krallığın dört bir yanına, kim kendisine her iş için en uygun vakti, bu iş için en gerekli kişinin kim olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretirse ona büyük bir mükafat vereceğini ilan etti.  Bilgeler kralın huzurunda toplandı, fakat sorulara verdikleri cevaplar birbirinden tamamen farklı çıktı. İlk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin doğru vaktini bilmek için önceden günlerin, ayların, yılların yer aldığı bir takvim hazırlamak ve sıkı sıkıya buna uyarak yaşamak gerektiğini söylediler. "ancak böylece" dediler "her şey tam zamanında yapılabilir".  Diğerleri ise her hareketin doğru vaktine önceden karar verilemeyeceğini, kişinin kendisini boş eğlencelere kaptırmayıp, hep daha önce olmuş olayları iz

İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır

İster kral, ister köylü olsun, dünyada en mutlu insan evinde huzur olandır.  Goethe

Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder

  Bazen susmak, söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder. - Montesquieu

Şikayet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir

Şikayet ettiğiniz yaşam ,belki de başkasının hayalidir. - Lev Tolstoy

Yardım

Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış. Adam bedeviyi görünce su istemiş. Devesinden inmiş ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış: “Tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!” Bu isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp, nedenini sormuş: “Eğer anlatırsan, demiş bedevi, Bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.”