Ana içeriğe atla

Oğlum ve Ben

Bir gün, çocuğum doğdu. O dünyaya geldiğinde, yetişmem gereken uçaklar ve ödenmesi gereken faturalarla meşguldüm.

Ben uzaklardayken yürümeyi öğrendi. Konuşmayı da öyle. Ve biraz büyüdüğünde, "Senin gibi olmak istiyorum baba" demeye başladı. "Ben de büyüyünce senin gibi olacağım."

İşyerine telefon açıp, "Baba, eve ne zaman geleceksin?" diye sorardı ikide bir. "Ne zaman geleceğimi bilmiyorum oğlum. Ama geldiğimde birlikte güzel bir vakit geçireceğimizden emin olabilirsin."Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum on yaşına geldi. Ona güzel bir top aldım.

"Top için teşekkürler baba!" dedi, "Haydi oynayalım." "Bu hafta sonu tamamlamam gereken isler var" dedim. "Bugün olmaz, haftaya, tamam mı?" "Tamam" dedi, fakat yüzündeki gülümseme eksilmedi. "Büyüyünce baba" dedi, "ben de senin gibi olmak istiyorum."

Yıllar öylece geçip gitti. Oğlum önce ilkokuldan, sonra liseden, sonra üniversiteden mezun oldu. Bu durumda, başka birçok baba gibi, benim de söylemem gereken bir şeyler vardı. "Seninle gurur duyuyorum" oğlum dedim.

"Gel, söyle biraz oturalım; sana diyeceklerim var." Başını salladı ve gülümseyerek : "Arkadaşlara sözüm var baba" dedi. "Sen arabanın anahtarlarını verebilir misin bana? Sonra görüşürüz , oldu mu?"

Yıllar öylece geçip gitti. Emekli oldum. Artik bol bol vaktim vardi. Oğlum ise başka bir şehirde iyi bir iş bulmustu, orada yaşıyordu. Bir gün ona telefon ettim. "Eğer sence de uygunsa, hafta sonu buraya gel de hasret giderelim" dedim. "Sevinirim baba" dedi. "Bir bakayım, müsait bir vakit bulabilirsem, gelirim. Ama su sıralar işlerim cok yoğun.

Fakat seninle görusmeyi ben de istiyorum, baba." "Peki, ne zaman gelirsin oğlum?" "Ne zaman olur bilmiyorum, baba. Şimdi bir iş görüşmem var, ona yetişmem gerek. Sonra ararım seni. Geldigimde birlikte güzel vakit geçireceğimizden emin olabilirsin."

Ve telefonu kapatığımda, oğlumun çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini anladım. Çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini... Örnek aldığı babasına benzediğini... Büyüyünce tıpkı babası gibi olduğunu...

Yorumlar

Son Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Palyaçonun Hikayesi

Birgün bir adam doktora gitmiş ve ona çok mutsuz olduğunu ve bu durumdan kurtulmak istediğini söylemiş. Doktor da adama yolun sonunda birsirk olduğunu, oradaki paylaçonun hergün herkesi gülüp eğlendirdiğini söylemiş ve adama sirke gitmesini tavsiye etmiş.  Fakat adam doktora : "Doktor bey, işte o palyaço benim." demiş.

Kahve Patates ve Yumurta

Bir zamanlar, her seyden sürekli sikayet eden; her gün hayatinin ne kadar berbat oldugundan yakinan bir kiz vardi. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savasmaktan, mücadele etmekten yorulmustu. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çikiyordu karsisina. Genç kizin bu yakinmalari karsisinda, meslegi asçilik olan babasi ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi. Bir gün onu mutfaga götürdü. Üç ayri cezveyi suyla doldurdu ve atesin üzerine koydu. Cezvelerdeki sular kaynamaya baslayinca, bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve ekirdeklerini koydu. Daha sonra kizina tek kelime etmeden, beklemeye basladi. Kizi da Hiçbir sey anlamadigi bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karsilasacagi seyi görmeyi bekliyordu. Ama o kadar sabirsizdi ki, sizlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya basladi. Babasi onun bu israrli sorularina cevap vermedi. Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altindaki atesi kapatti. Birinci cezveden patatesi çikardi ve bir tabaga koy

İhtiyar Adam ve Atı

Köyün birinde yaşlı ve çok fakir bir adam varmış. Ama kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. 'Bu at, bir at değil benim için. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış. 'Seni ihtiyar bunak! Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın' demişler. İhtiyar 'Karar vermek için acele etmeyin' demiş. 'Sadece 'At kayıp' deyin. Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.' Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş... Meğer

Avucunuzdaki Kelebek

Ahmet Serif Izgoren'in, "Avucunuzdaki Kelebek" isimli kitabindan; Vehbi Koç, oglu Rahmi Koç'a iki mektup verir; 'birini ben olunce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsin' der. Vefat ettiginde Rahmi Bey ilk mektubu açar. Mektupta, 'Oglum, senden tek bir istegim var; beni çoraplarimla gomsunler'.

Verebileceğin en cesurca karar, kalbini ve ruhunu inciten şeyi bırakmandır

Verebileceğin en cesurca karar, kalbini ve ruhunu inciten şeyi bırakmandır. - Brigitte Nicole

Şikayet ettiğiniz yaşam, belki de başkasının hayalidir

Şikayet ettiğiniz yaşam ,belki de başkasının hayalidir. - Lev Tolstoy

Yardım

Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, susuzluktan dudakları kurumuş bir adama rastlamış. Adam bedeviyi görünce su istemiş. Devesinden inmiş ona su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atladığı gibi kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış: “Tamam, deveyi al git ama senden bir ricam var. Sakın bu olayı kimseye anlatma!” Bu isteği tuhaf bulan hırsız biraz duraklayıp, nedenini sormuş: “Eğer anlatırsan, demiş bedevi, Bu her yere yayılır ve insanlar bir daha çölde muhtaç birini görünce yardım etmezler.”

Işığa kavuşmak için, karanlığa meydan okumak gerekir

Işığa kavuşmak için, karanlığa meydan okumak gerekir. - Plato

5 Önemli Ders

Birinci ve de en onemli ders. ----------------------------- Okuldaki ikinci ayimda, hocamiz test sorularini dagitti. Ben okulun en iyi ögrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada cakildim kaldim. Son soru soyleydi: "Hergun okulu temizleyen hademe kadinin ilk adi nedir?.." Bu herhalde bir cesit saka olmaliydi. Kadini yerleri silerken hemen hergun goruyordum. Uzun boylu, siyah sacli bir kadindi. 50'lerinde falan olmaliydi. Ama adini nerden bilecektim ki!.. Son soruyu yanitsiz birakip kagidi teslim ettim. Sure biterken bir ogrenci, son sorunun test sonuclarina dahil olup olmadigini sordu. "Tabii dahil" dedi, hocamiz.. "Is yasaminiz boyunca insanlarla karsilacaksiniz. Hepsi birbirinden farkli insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hakkeden insanlar bunlar. Onlara sadece gulumsemeniz ve'Merhaba' demeniz gerekse bile.." Bu dersi hayatim boyunca unutmadim. O hademenin adini da.. Dorothy idi. Ikinci onemli ders..

Mavi Kurdele

New York’ta yasayan bir öğretmen, lise son sınıfındaki öğrencilerinin diğer insanlardan farklı özelliklerini vurgulayarak onları bir biçimde onurlandırmaya karar verir. Ve öğretmen bir gün, Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırır. Kaldırdığı her öğrenciye öncelikle kendisinin (sınıf ve öğretmeni için) ne kadar özel olduğunu belirtir. Sonra her birinin yakasına, üzerinde altın harflerle “Siz çok önemlisiniz” yazılı birer mavi kurdele takar. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verir.